Angela malikaneye taşınmak için sabırsızlanırken işlerini yürütebilmek için tuttuğu dükkanda işlerini halletmeye çalışıyordu. İngiltere’nin merkezinde gösterişli bir dükkandı. Vitrin kısmında satılan eşyaların eşsiz örnekleri sergileniyor, altın işlemeli borda kadife kumaşların içinde mücevher gibi parıldaması sağlanıyordu. Gelen gidenin, Angela ile konuşmaya çalışanların ardı arkası kesilmiyordu. Bu yüzden dükkanın içine küçük bir oda yaptırmıştı. Perdelerini sıkıca kapatıyor, çok acil olmadıkça kimsenin rahatsız etmesini istemiyordu. Getirdikleri ürünler depolanmasına gerek kalmadan tükeniyordu. Uzakdoğu’dan gelmesi uzun sürdüğü için gelen taleplere çoğu kez karşılık veremiyorlardı. Sonra Angela’nın aklına bir fikir geldi neden bu ürünleri Fransa ve İngiltere’de kendi üretmiyorlardı? Eşyalara göre çok daha fazla hammadde getirtebilirlerdi. Üstelik kendi kültürel unsurlarını da yansıttıkları ürün daha çok ilgi çekebilirdi. Ama bu işin altından asla tek başına kalkamazdı. Babasına düşüncelerini belirten ve yapılacak tüm işlerin sırayla açıklamalı bir şekilde planlanmış bir nüshasının da olduğu mektubu göndereli birkaç gün olmuştu ki bu cevabın yakın bir zamanda geleceğini düşündürüyordu. Birkaç mobilya ustası ve onların işi nasıl yapacağını gösteren tasarımlar. Hammadde konusunda da zorluk çekeceklerini pek sanmıyordu. Birkaç atölye de kurulursa artık aylarca ürünlerin gelmesini beklemeye gerek kalmayacaktı. O gün beklediği mektup gelmedi. Eşyalarını toplayıp dükkanın içinde onu hapse almış tüm hayran, kıskanç ve ilgili bakışların arasından sıyrılarak eve doğru yol aldı.
O eve gittikten sadece birkaç dakika sonra Harry onunla konuşabilmek umuduyla dükkana gelmişti. Etrafa göz gezdirdiğinde ince bir zekanın tasarımı olan dükkan kapasitesinin çok üstünde insanı barındırmaya çalışıyordu. Müşterilerle ilgilenmeye çalışan bir genç adama doğru yürüdü. Adam gelen her soruya itinayla ve yüksek sabırla cevap vermeye çalışıyordu. Harry bir türlü dikkatini çekemedi. En sonunda o da dükkandaki malları incelemeye başladı. Çok zarif,çok kaliteli,çok gösterişli ürünlerdi. Kendinin pazarlamaya çalıştığı ürünler bunların yanında çok ilkel kalıyordu. Kendini Angela’ya hayran duygular içinde buldu. Nihayet Ada’mın yanındaki kalabalık azalır gibi olmuştu. Angela ile konuşmak istediği söyledi. Ada’m kendisinin orada olmadığını söylediğinde bir hayal kırıklığı yaşadı. Gelmemek için çok direnmiş ama başaramamıştı. Sophie’nin yanından ayrıldıktan sonra kızını bir arkadaşına emanet etmişti ama uzun süre onlardan bu fedakarlığı isteyemezdi.Küçük bir ev buldu. Ve Miranda’ya bakması için bir kadın bulmak zorunda kaldı. Minik geliri şimdilik bunları karşılamasına izin veriyordu. En azından huzurluydu. Ve içinde Angela ile tekrar birlikte olacaklarına dair inanılmaz bir inanç vardı.