Angela İngiltere’ye taşınma işini daha fazla erteleyemiyordu. James sürekli bir süprizden bahsedip duruyordu. Eşyalarından hiçbirini almasına izin vermemişti. Ev kurulu olarak Angela’ya ait olmaya devam edecekti. Sadece kıyafetlerini aldılar. Kahya kadın, Ameli, Alexander, Angela ve James İngiltere’ye gitmek üzere yola koyuldular. Angela süprizi sık sık soruyordu ama babası bu konuda çok ketumdu. Amelia bütün bildiği şirinlikleri sergileyip öğrenmeye çalıştığında ise büyük babası tarafından kocaman bir öpücük alarak bertaraf edildi. Yolculuk Alexander’ın huysuzlanmasından dolayı hali yorucu geçiyor ve araba Angela’nın tanıdığı yollarda ilerlemeye devam ediyordu. Öyle ki bu yollar çok fazla tanıdık gelmeye başlamıştı. Malikanenin yoluna girdiklerinde içinde bir yumruyla babasına bakan Angela, babasının ışıldayan gülümsemesine anlam veremiyordu. Kahya kadın da rahatsız olduğunu belirtilen hareketler içindeydi. Bir tek tüm öfkesine rağmen Amelia çok büyük bir heyecan duyuyordu. Her ne kadar dile getirmekten ve düşünmekten nefret etse de babasını görmek için bir umut besliyordu. Angela ise babasının Harry ile tekrar bir araya gelmesini istiyor diye düşünüyor ama bunca zaman yaptığı ve gerçekleştirdiği planları çöpe atamayacak kadar hırslı biri olduğunu biliyordu. Malikanenin kapısına geldiğinde hem çok tanıdık hem de çok farklı bir bahçe karşıladı onu. Süs havuzu bakımsızlıktan yosun bağlamış, yabani otlar özenle dikilmiş çiçekleri sarmış, envai çeşit meyveleri olan ağaçlar kurumaya yüz tutmuştu. Malikanenin kuru otlarla bezenmiş merdivenleri gözlerinin dolmasına neden oldu. Yavaşça iki kanatlı kapıyı eliyle itti. Uzun zamandır hayat olmadığını belli eden küf ve toz kokusu ciğerlerini yaktı. Eşyalar eksikti kalanlarda gelişigüzel çarşaflarla örtülmüştü. Amelia hemen odasına koştu ama büyük bir hayal kırıklığıyla geri döndü. Hatırladığı hiçbir şey yoktu odasında. Angela ise merdivenlere yöneldi. Yukarı kata çıktığında duvar kağıtlarının yırtık ve çamur içinde olduğunu, şöminenin küllerinin odanın içine saçıldığını gördü. Sanki biri bilerek zarar vermiş gibiydi. Eşyalar aşağıda olduğu gibi burada da eksikti. Genelde para edenler tercih edilmişti. Hem hiç istemeyerek hemde inanılmaz merak ederek Harry ile bir zaman paylaştıkları yatak odasına doğru yöneldi. Sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi Harry’nin orada kendini beklediğini düşünmek ve inanmak istiyordu. Kapı açılınca Sophie’nin lavanta kokusu burun deliklerinden içeri doldu. Tiksintiyle cama gidip pencereleri açtı. Boş çekmeceler ve boş giysi dolabı haricinde her şey bıraktığı gibiydi. Yatağın baş kısmına gidip kendinin yattığı tarafta ki yastığı incelediğinde kendi siyah saçları yerine Sophie’nin ince sarı saç tellerini gördü. Bir kez daha gerçekle yüzleşti daha fazla dayanamayarak yatağın kenarına çöküp ağlamaya başladı. Ne kadardır oradaydı neden kimse yanına gelmemişti bilmiyordu. Ama gözleri ışıldayarak ayağa kalktı. Yatağı tekrar inceledi önce gözünün önüne Harry ile olan görüntüler belli belirsiz geldi. Sonra kendi yerinde Sophie’nin görüntüsü belirdi. Şimdi o da babası gibi bakıyordu. Saf bir intikam arzusuyla.